Bel ağrısı eskiden sadece yaşlanmakla özdeşleştirilen bir şeydi. Artık günümüzde uzun saatler ders çalışan gençlerde bile bel ağrısı gözlenmektedir. İşyerlerinde gittikçe uzayan çalışma günleri ve genel yaşam tarzı olarak haraketsizlik sonucu bel ağrısından şikayetçi insanlara çok daha sık rastlanmaktadır. Peki bel ağrısı 21. yüzyılda neden bu kadar sık rastlanır bir şey olmaya başladı?
İşte bazı genel nedenler;
HAREKETSİZLİK VE EGZERSİZ YAPMAMAK
Tüm gün oturmak, haraketsizlik ve pasif kalmaktan; kaslarımızı kullanmamak karın ve beldeki kasların zayıflamasına neden olur. Bu kaslar çalıştırılmadığında yük, ayaktayken de otururken de omurgaya biner. Buna saatlerce bilinçsizce oturmayı ve yer çekiminin omurgamızı her daim aşağı çektiğini de eklersek, sonuç olarak omurların arası sıkışmaya başlar. Bu intervertebral diskler, amortisör gibidirler. Biz yürürken, koşarken ve zıplarken beynimizin sarsılmamasını sağlarlar. Omurlararası sıkışma en çok omurganın en alt kısmı olan bele (Lomber omurgaya) yansır ve intervertebral diskler görevlerini daha zor yapar hale gelirler.
GÜÇSÜZ KASLARLA OMURGAYA YÜKLENMEK
Bunun dışında omurgayı koruyan güçlü, korse işlevi gören karın ve sırt kaslarımız zayıfsa her eğilip kalkmamız bir risk haline gelir. Özellikle her öne eğilip ağırlık kaldırdığımızda tüm yük disklere biner. Damlaların bir bardağa tek tek düşüp sonunda taşması gibi bir gün aniden diskimiz kayabilir veya fıtık başlangıcı teşhisi konabilir. Bu yüzden sadece yüzeyel kasları güçlendirmek yetmez, derin kaslarımızı da güçlendirmeliyiz. Yoga bunu hemen değil ama zamanla gerçekleştirir.
YANLIŞ OTURMAK
İş günlerimizin uzunluğu, her gün bilgisayar kullanma zorunluluğu ve bilgisayardaki işe konsantre olmuşken nasıl oturduğumuzun hiç farkında olamayışımız, mutlaka kronik bel ve sırt ağrılarına sebep olacaktır. Burada da intervertebral diskler yer çekiminden sıkışmakla birlikte, otururken leğen kemiğimizin duruşu da çok önemlidir. Genelde uzun süre oturunca kaykılırız, bunun sonucunda da leğen kemiğimiz (ya da pelvis) arkaya doğru eğilir. Bu eğilmenin sık tekrarı sonucunda doğal bel kıvrımımızı kaybetmeye başlarız. Disklerde önden sıkışma ve arkaya doğru basınç olur. Sonuç disk kayması ve fıtık olabilir. Yaşam kalitemiz düşer.
HAMSTRİNG’LERİN GERGİN OLUŞU
Gergin hamstring’ler haraketsizlik ve yanlış oturma kadar direkt olmasa da dolaylı yoldan bel ağrısına yol açabilirler. Hamstring’ler oturma kemiklerine (İskiyal tuberositi’ler) ilişirler ve gergin olduklarında pelvisi gergin bir lastik gibi arkaya doğru çekerler. Yine belin doğal kıvrımını kaybederiz.
YOGA NASIL YARDIMCI OLUR?
Çok ilerlemiş disk kaymalarında çare cerrahi ve sonrasında fizik tedaviyken, henüz problem yokken yoga yaparak o noktaya gelmeyi önlemek mümkündür.
Yoga kendi vücut ağırlığımızı kullanarak yapılan, kas değil de omurgayı temel alan bir aktivite olduğu için sadece bir grup kası çalıştırıp diğerini zayıf bırakma riski yoktur. Yani dıştan içe değil, içten dışa doğru çalışırız. Omurgayı merkez olarak alıp etrafındaki her şeyi çalıştırıp bir de nefesle harmanladığımız için, örneğin kulağımızda müzikle koşu bandında koşmaktan çok farklıdır. Doğru ve tam alınan nefes dolaşımı da artırır ve sindirim sistemimizle sinir sistemimiz daha verimli işler hale gelirler. Başlı başına omurlarımızın arasını sadece nefes ve dekompresyonla uzatmamız mümkündür. Lenf ve endokrin sistemleri de yoga duruşlarıyla uyarıldıkları için genel anlamda cansızlık ortadan kalkar. Başka hiçbir fiziksel aktivitede omurga, yogada olduğu kadar çeşitli şekillerde hareket ettirilmez.
– Öne eğilerek fleksiyon
– Arkaya eğilerek ekstensiyon
– Yana bükülerek rotasyon
– Yana eğilerek lateral fleksiyon
– Ters dönme, başaşağı duruşlarla yer çekimi sonucu sıkışan intervertebral disklerin aralarının açılmasını sağlamak; serebrospinal sıvının akışını canlandırmak.
Bunları yaptığımızda omurgamız canlanır, intervertebral diskler arasında kan dolaşımı hızlanır, omurga kıvrak hale gelir. Yogada omurganın kronik oturmaktan ve haraketsizlikten kaynaklanan kaskatı ve sert halinden his olarak daha “sıvı” bir hale getirilmesi amaçlanır. Ancak bu sıvı özelliği kazandıktan sonra uzun meditasyonlar başarıyla yürütülebilir, ancak o zaman zihin de dinginleşip berraklaşmaya başlar. Ağrımız varken başka bir şey düşünmemiz, odaklanmamız çok zordur. Aslında kronolojik yaşımız hiç önemli değildir, omurgamız ne kadar esnek ve gençse biz o kadar gencizdir.